Dün kulak muayenesi vardı, bugün de yine haftalık Dr. Vats.
Duyma kemoterapi ve radyoterapiden çok etkileniyor. Ama çok şükür şimdilik gayet iyi buldu dr. Güneş'i. Büyüdükçe kontrol edilmeli. Proton konvansiyonel radyoterapiye göre kulakları daha iyi koruyor. Bilişsel yan etkilerin bir kısmı da duymadan kaynaklandığı için bunu çok önemsemek lazım.
Bugün kan değerlerine bakıldı. Çok şükür. Çok şükür. Hepsi yükseliyor. Daha önce yazmamıştım. MR'ı 10 Eylül'e aldılar. Çünkü biraz daha geç olsa daha tutarlı bir sonuç verebileceğini düşünüyorlar. Bir de 16 Eylül'de Büyük Tümör Board var. O zaten beklenecek ayrıntılı tedavi planını belirlemek için.
Dr. Vats diyor ki: MR beklenecek ama çok büyük bir sürpriz olmazsa tedavi planı hazır. Ve eğer burda kalırsak Eylül'ün son haftası kemoya başlamak lazım. İlk kemoyu eğer sevkimiz devam ederse uygulayabileceğini söyledi. Ama bizim sevkimiz sanırım yeni bir kemo için geçerli değil. Olsa bile madem bu morphoproteomic kemo ilaçları standart hatta kimisi reçeteyle bile alınmıyor ve herkes uygulayabilir niye iki kemoterapi arası Güneş'i uzun bir yolculukla yoralım diye düşündüğümüzü söyledik. Haklısınız dedi.
Biz ne düşünüyoruz peki. İlk etapta Ankara'ya gidiyoruz. Hacettepe'deki doktorlarımıza yazmıştık. Bir cevap gelmedi ama Dr. Canan Hanım'ı aradık, "bir an önce dönün tabi uygularız oluşan protokolü" dedi. Ama zaten buraya gelirken "gidin, biz buradayız ne zaman dönerseniz" diye de hepsi bizi rahatlattıkları için Hacettepe'ye gidiyoruz. Tam teşekküllü bir çocuk hastanesi lazım bir de.
Oraya gidince bu hastane işleri nasıl olur, bilmiyoruz. Sakin bir ortam sağlayabilir miyiz Güneş'e Ankara'da, bilmiyoruz. İş ve izinler meselelerini nasıl ayarlayacağız, bilmiyoruz. Ama önce Güneş için en iyisi ne olacaksa. Biz her şeye adapte oluruz. Şöyle bir düşünüyorum da, haftaya 6 ay olacak, bir nöroloji muayenesi için evden çıktık ve bir daha eve dönemedim. İşe dönemedim. Kimin umurunda gerçi, kuzum iyi olsun, birlikte olalım da.
19 Eylül'e biletimizi aldık.
MR'a, 10 Eylül'e, odaklandık, inşallah moralimiz yüksek dönebiliriz.
Bu aralar Anti-Cancer diye bir kitaba dadandık. Ha bire okuyup okuyup ona göre yiyecek alışverişi yapıyoruz, yemek yapıyoruz. Ekmek bile yaptı annem. Yazarı beyin tümörü survivor'ı bir MD, PhD. Çok iyi bir kitap, herkese tavsiye ederim. Hele tümör vücutta ise onu beslememek için, bağışıklığı yüksek tutmak için beslenme çok önemli. Değilse olmayana bir şey olmuyor, onu biliyorum, sakınan göze çöp batıyor. Bir çok şey kavrattı bize kitap. Sıfır şeker olmalı mesela, esmer şeker de hikaye. Agave Nectar diye birşey var, kaktüs özü. Yadırgamadılar kuzular şeker niyetine. Yeşil çayı da öyle. Zaten çok seviniyorum, tüm bu tedaviler ağız tadında bir değişikliğe sebep oldu. Güneş tatlı şeyler istemiyor fazla. Elimizden geldiğince artık.
Horizon Petrol Platform kazası ve Meksika Körfezi'ne yayılan petrol sızıntısı haberleri buraya geldiğimiz günlere damgayı vurmuştu. Bu hafta Galveston'a gidip bizzat görmek de kısmet oldu. Artık dönüyoruz ya. Gerçi 15 Temmuz'dan beri sızıntı yokmuş ama dalgakıranların etrafında denize girmek yasak tabelaları vardı. Görünen bir kirlilik yoktu. Kızlar sahilde çok mutluydular, artık kirli mirli. Onların babalarını çamura bulayıp, "biraz çikolata sosu, biraz krema, biraz da mayonez ekleyelim" diye suyun içinde oynamaları bu haftanın en güzel karesiydi.
Ne güzel olmuş Ali'cim Güneş'imin sayfası. O günü hatırladım. Bizim bahçe. Bir de sen adını koymuştun ya bloğun "Ulus'ların Amerika Güncesi" diye. Sona yaklaşıyor muyuz. Keşke kanser güncesinde de sona yaklaşabilsek.
Bize bu aralar hasta olduğunu dahi unutturan, uyumlu, gayretli Güneş'im. Sona da yaklaşacağız inşallah. Sen bize umut veriyorsun. Güç veriyorsun.