22 Kasım 2010 Pazartesi

Bayram Ertesi

Kaçıncı defadır hastane odasından ve yanımda Güneş'in soluğunu duyarak yazıyorum bilmiyorum. Ama Türkiye'de ikinci defa. İkinci kemoterapi, ikinci nötropeni. Yani değerlerin düşmesine bağlı ateş. Henüz kültür sonuçları çıkmadı ama bu sefer sanırım enfeksiyon da var. Çünkü sırayla hepimiz grip olduk, önce Işık, sonra ben en son da baba ve tabii Güneş'i de koruyamadık bu arada.

Bayramın 3. gecesi geldik. Yani aslında 3 gün bayram yaptık. Bize fazlasıyla yetti bu kadarı. 9 gün bayram tatili mi olur yahu dedik ilk defa.

Işık'ın evin içinde "bayram başladı" nidalarıyla bayram başladı. Biri "pembe" biri "mor" kız oldular, bayramlıkları ile. Henüz bayram harçlığından anlamazlar dedim ben ama, anneannenin şekerleri ile "şeker yağmuru" yaptıktan sonra, harçlıklara da bir güzel sevindiler. "Hadi bakkala gidelim" diye tutturdular. Gittik tabi. Bu kadar. Haa bir de el öpmeyi öğrendiler.

İki gün tek tük bayram misafirleri ile evdeydik. 3. gün klasik aile yemeği için, bu sefer daha kalabalıkça Füsun babaannede idik. O gün Güneş çok iyi değildi. Çabuk yoruldu ama nefis bayram yemeklerini çok güzel yedi yine de. Diğer çocuklar ve tabii Işık bahçede oynarken, o uyumak istedi. O biraz dinlenirken ben kütüphanede İhsan Doğramacı'nın 60'larda basılmış bir kitabını buldum "Annenin Kitabı", duymuştum ama hiç görmemiştim. Ona baktım. Malum intihal iddiaları olan kitap. Ama yine de çevirilerin çok yaygın olmadığı bir zamanlar "ben çocuğumu kitaba göre büyüttüm" diyen ilk nesil annelerin kitabı.

....

Birkaç gün önce yazmıştım yukarıdakileri. Hala hastanedeyiz. Güneş'in değerleri topladı. Gayet iyi, maşallah. Ama antibiyotiğinin bitmesi için hala buradayız. Bir de yarın LP'nin tekrarı yapılacak, anestezi altında. Beyin omurilik sıvısına bakılacak tekrar. Bizim yüzde 99 kötü çıkacak diye düşündüğümüz sonucu için bugün Dr. Canan Hanım tekrar bir umut verdi. "Atipik hücreler göründü ama tutulumun yol açabileceği baş ağrısı gibi başka semptomların olmaması belki de temiz çıkabileceği ümidini veriyor" demiş babaya. İnşallah.

Yazmaya pek elim gitmiyor. Belki de iki çocuk arasında bir eve bir hastaneye gidip gelmeler, uykusuz kalmalar buna sebep oluyordur. Belki Ankara'nın kirli ve gri kasım havası heves vermiyordur. Belki de kafamın içindeki soruları, düşünceleri, duygularımın yoğunluğunu yansıtmak zor geliyor şu anda. Belirsizlikler de çok olunca.

Yarın sabah Güneş'cim 47. kez anestezi alacak. Doğumumdaki 15 dakikalık hayatımda aldığım ilk genel anesteziyi nasıl sorguladığımı düşününce tuhaf oluyorum. İyi ve sorunsuz geçmesi, ve sonucun iyi çıkması tabi, kısa vadeli duamız, dileğimiz. Yarın eve çıkabileceğimizi de söylüyorlar. Çok iyi olur zira her şeye rağmen hep birlikte olmayı çok özledik. İki kuzu birbirini çok özledi yine.

2 yorum:

  1. Ayşegülcüğüm , Umarım bu arada herşey iyi olmuştur. Biz uzaktan öylece bekliyoruz güzel haberleri ve tabi iyi ki burası varda haber alabiliyoruz. Ne olur Allah hiç mutluluğunuzu bozmasın . Güzel güzel günlerini görün Güneş'le Işığın . Bir karıncayı bile incitmekten korkan mükemmel insanlara çok değil bu dilek acıyı yeterince yaşamadınız mı bu sizin hakkınız sevgiyle öpüyorum............................

    YanıtlaSil
  2. Tatlı arkadaşım Ayşegül,

    Geçenlerde bir fotoğrafımızı aradım taradım,buldum. En sevdiğim fotoğrafımız. Tahmin etmişsindir hangisi olduğunu. Sınıfda, öğretmen masasının önünde şu 'ajan' olduğundan şüphe ettiğimiz fotoğrafçı amcanın çektiği. O amca liseden sonra üniversitede de hep okulun bahçesindeydi. Enteresan yani. Fotoğrafda sanırım 10, 11 yaşındayız. Ali'ye de gösterdim fotoğrafı, o günleri yad ettim. Ne güzel günlerdi.

    Doğramacı nevi şahsına münhasır bir adamdı gerçekten. YÖK belasını başımıza sarmak başta olmak üzere eleştirilebilir. Ama hizmete gelince takdire şayan işler yaptığı kesin. Üniversite, koskocaman Hacettepe çocuk hastanesi ki bu çocuk hastanesi dünya standartlarında hizmet veriyor, doktor yetiştiriyor. Pediatride internken bir hocamız anlatmıştı. Asistanken hocaları İhsan beymiş ve tüm hastaneye hastalardan hediye almayı yasaklamış. Hediye derken kasdettiğim evde yapılmış pasta, börek; elde örülmüş atkı, şapka v.s. Bizim hastalarımız teşekkürlerini el emeği şeylerle göstermeyi sever ve ben prensip olarak el emeği olan hiç bir hediyeyi geri çevirmem. Ama İhsan bey bunların bile, farkında olmadan o hastaya bir diğerinden farklı davranmaya yol açabileceği fikrinden yola çıkıp tümden yasaklamış. Şimdi mesleği kötüye kullananları düşününce ne kadar naif değil mi?

    Bahsettiğin kitap da bence çocuk bakımında yeni bir dönem başlattı. Bizim annelerimizin kuşağının jargonunda 'kitapla büyütmek' vardı. Annem ade söylerdi bana 'Sizi ben kitapla büyütttüm' diye :)

    Ben şu anda böyle havadan sudan yazarken Güneşim, minik kuzum anestezi alıyor.Tüm kalbimle onu yanındayım. LP nin temiz çıkacağını hissediyorum, inanmak istiyorum. Ama sonuç ne olursa olsun onurlu mücadelemize devam ...

    Kucaklıyorum.
    Erinç

    YanıtlaSil