Aslında son birkaç güne göre değişen hiç bir şey yok. Yani sadece şu "beyin ölümü gerçekleşti mi?" testleri dışında. Çocuk Nöroloji'den ilk geldiklerinde, biz yanlış anlamış, ve çok korkmuştuk. Acaba bu testleri neden yapacaklar, bizden bir karar vermemizi mi isteyecekler diye. Ama öyle olmadığını anladık. Ne olursa olsun desteği kesmek söz konusu değilmiş. Destek son nefese kadar sürecek diyeceğim, ama olmayacak, kalbin son atışına kadar sürecek demeliyim.
Peki neden bu testleri yapmak istiyorlar?
1. Cimaher de sonuçta ağır bir kemoterapi ilacı olmasa da, bioterapi ilacı, Güneş'i yorabilen. İlaca devam edip/kesme kararını verebilmek için,
2. Kalp durursa geri döndürmek için fazla sert olmamak, bedene eziyet etmemek için,
diyorlar.
Nöroloji iki test yaptı. Beyin sapı refleksleri alınamadı maalesef. Ama zaten tümör orada olduğu için bunu beklemek gerekirdi.
Dün bir de MR değil ama tomografi çekildi, BT-anjiyo dedikleri. Hem beyindeki dolaşıma bakılacak hem de tümörün durumu, Cimaher'in etkisi. Bu da zaten testlerden biri olarak kabul ediliyor. Çok zor oldu Güneş'i transfer etmek, yolda ve tomografi odasında elle solunum yaptırıldı. Canımızdan can gitti odaya dönünceye kadar. Bizimle birlikte iki servis doktoru, bir intern ve iki posta ile birlikte. Onlar da çok stres oldular. MR çok uzun sürdüğü için riskli olacakmış gerçekten. Henüz sonuçlar hakkında bilgimiz yok, pazartesiye artık.
Yapılacak testlerden biri de apne testi. Onu da anestezistler yapıyormuş. Solunum makinesinden ayırıp, beyindeki kan gazlarına bakıyorlar. Karbondioksit, oksijen oranlarına. Solunum tomurcuğu kendini tetikliyor mu diye. Tomografi sonucuna göre belki bu teste ihtiyaç olmayabilir.
Artık doktorlar ne derse dinliyoruz. Moralimiz yerlerde olduğu için anlamaya ve müdahil olmaya da gücümüz kalmadı. Zaten bu kadar uzun süredir Güneş'i izledikleri için, bizim kadar hassas olacaklarına şüphemiz yok. Dr. Vats da artık maalesef Güneş için önereceğim şey agresif olunmadan rahatının sağlanması olur diyor.
Geçen sefer söylemiştim, yüreğimiz nasıl dayanıyor, bunları duymaya nasıl katlanıyoruz bilemiyorum diye. Hani hep derdim de, Allah umutsuz bırakmasın diye. Umutsuz kalmak da ağrıma gidiyor. Bazen bir filmin ya da oyunun içindeyiz gibi geliyor. Normalleştiren, tuhaf ve zaman zaman vicdan azabı duyumsatan garip bir oyun. Bazen de sanki devam edebilme gücümün tükendiğini hissediyorum. Bir arkadaşım "bence hayatı tanımlayan tek kelime var: sabır. Senin için bir kelime daha var: Işık" demiş. Yani aslında sabır göstermeyi öğrendiğin zaman bilgeleşiyorsun. Tutunuyorsun. Pür olup olmadığını bilmediğim bir inancım var. Bu yardım ediyor devam edebilmeye. Ama "hayırlısı olsun, tüm bunların ecri var, öteki dünyada mükafatı var tüm bu yaşadıklarınızın" denince fazla da kaldıramıyorum. Hayata da inancım var, ne olursa olsun. Bir şiirden kendimce çevirdiğim dizeler durumumuzu iyi yansıtıyor:
Araftayız
Eskiden ne idi şimdi ne çizgisi üzerinde gidip geliyoruz
Hayal edilen ve gerçekleşen hayat
Gençlik ve yaşlılık
Naif mutluluk ve bilgelik acısı
Arasında salınıyoruz
Geçen gün kızlar 1 yaşındayken çektiğim bir videoyu izledim. Hem onların cıvıltılı oynamalarını çekiyorum hem de "siz bir elmanın iki yarısısınız, Allah ayırmasın sizi" diye dua ediyorum sesli. Malum doğum seneleri itibari ile baba da çok ederdi bu duayı. Sanki bizim onlara bağlılığımızdan ziyade onların birbirine olan bağlılıklarına daha çok saygı duyardık ikimiz de. Bilgelik acısını Işık da yaşayacak mı bu yaşında?
Cuma günü Güneş'i ziyarete İstanbul'dan bir öğrencim geldi. Sevgili Yasemin, keşke daha sakin, Güneş'le sohbet ettiğimiz, ona müzik dinlettiğimiz bir zamanda burada olabilseydi. Tomografi sonrası, biraz allak bullak olmuşken gördü bizi. Çok mutlu oldum onu gördüğüme yine de. Onu görmek beni taa hastalık öncesine götürdü. "Güneşe Doğru" konserine. Yasemin'in kemanda olduğu GSÜ öğrencilerinden oluşan grubun konserine. (Hatta teşhis 6 mart 2010 idi. Konser 3 mart akşamı GSÜ'de idi di mi?). Çok beğenmiştim, hatta telefonuma kaydetip bir kısmını (tabii ki balkan ezgisi ve akordeonun ön plana çıktığı bir parçayı) kızlara dinletmiştim eve dönünce. Hala durur telefonumda. Hastanelerde, beklerken Güneş'e çok dinlettiğim oldu oyalamak için. Yasemin dedi ki: "Hocam aslında Güneş tam olarak uyumadan önce gelip, odada onun için bir şeyler çalmayı planlamıştık." Ne incelik, bunu duymak bile duygulandırdı beni. Mini konserde sel olup giderdim herhalde.
Güneş ile Işık'a metafor çok ama Güneş gibi 2007 doğumlu bu gurubun adı, ne güzel tesadüf.
Dinlettim kuzucuğuma youtube'dan sizi.
Ne güzel bir gurup, ne güzel ezgiler, ne güzel "etnik, kutnik":
Yasemin'e not: Matematik olursa olur, zaten çok temel bir eğitim, üstüne ne istersen gider. Ama müziğe devam. Matematikle bir hastane odasına girmek, gönülleri beslemek zor.
"hayırlısı olsun, tüm bunların ecri var, öteki dünyada mükafatı var tüm bu yaşadıklarınızın"dedikleri zaman benimde çok ağırıma gidiyor sonunda sizin canınız onlara birşeyolduğu zaman canınınz çok yanar çok iyi bilirim.onun için alah ayırmasın sonuna kadar devam siz inancınınzı kaybetmeyin dua edin imkansız diye hiçbirşey yoktur.dualarımız güneş için bölüm 22 berke-neslihan
YanıtlaSilkendi inancimin pur olup olmadigini ben de merak eder dururum. bazen, sadece yukaridakiyle iyi gecinmeye calisiyormusum gibi geliyor, cunku malum, hikmetinden sual olmuyor. kizarsa fena oluyor diye korkuyorum, ama kizdirmamak icin elimden geleni yaptigim zaman da, farketmiyor. gunaha-sevaba, bu tarafa-obur tarafa inanmak, insani cok celisik, cetrefil inanclara goturuyor. ne gerek var? mustafa zaten iyi bir insandi. ne var, o da herkes kadarcik kotu olaydi, dunya ne kaybederdi? daha iyi insan olsun daha iyi olsun diye mustafa'ya ettiklerinin sonu olmayacak mi allah'im, senin de gucun bu cocuga mi yetti? sen yaparken iyi de, biz boyle soyleyince mi gunah oluyor? yapan sen, kizan sen, sonra da kendine adaletli diye dua ettiriyorsun. bize verdigin akil bunun tersini soyluyor, ama yaninda korku da verdigin icin, genelde susuyoruz. ama iste, bunlar bos hesaplar. allah'a inanmak istiyorsan, islevselci dusunmeyeceksin. simdi aci cekiyorum ama, obur tarafa super yatirim yapiyorum diye dusununce, manevi olarak yucelip, genclere iyi ornek mi oluyoruz? insanin basina gelen, kontrol edilemez olan, ve su kadar insanin arasinda, tesadufen tutup kendini bulan caresizlik karsisinda cagirdigi yardim, iyi-kotu, hak-haksiz hesabiyla karistirilinca, olmuyor. kotu oldu. evet haksiz. mahkeme yok. hayatimizi kontrol edemiyormusuz. bu kontrol yanilgisiyla yasamak, hayat muhendisligi yapmak, mumkun degilmis. yine de cocuklugumuzda ogrendigimiz icin midir, annelerimizi dua ederken gordugumuzden midir, allah'a kotu seyler yakistiramiyoruz. naparsa yapsin, yine gidip ona dua ediyoruz. ben de, mesela, bu mesaji yazarken onu kizdiriyorum, mesaji bitirince yine de ona dua edecem: lutfen affet, gogsumu gonlumu ac, hayatin ne oldugunu yanlis anlamisim, dogrusunu acikca gormem icin yardim et, kalbimdeki isyani sustur ve beni tekrar hayata bagla.
YanıtlaSilŞU AN TEK KELİME -SABIR-SİZİ TESELLİ EDECEK SÖZ YOK-DUALAR GÜNEŞ İÇİN
YanıtlaSilHerkesin inanci kendine, Bu olaya isyan edilecekse hep beraber isyan edelim. Burada yorum yapanların gerçekten teselli amaçlı yazdıkları yanlış anlaşılıyor. Tabi ki herkes GÜNEŞ'E ve güzel ailesine çok üzülüyor ve bu durum çok üzücü. Ama neden mutlu olduğumuz anları kabul ediyoruzda şükrediyoruz ve neden başımıza bir olay geldiğinde isyan ediyoruz. Herşeyi kabul edişimiz Allah'tan korkumuzdan değil. Yaşam bize herşeyi gösteriyor ve biz kendi ruh sağlığımız için böyle davranmak zorundayız. Daha henüz nefes alabiliyorken herşey boş . Burda olduğu sürece kimse bilemez Allah'tan başka. Dualar hep olacak herşeye karşı. Zaten de herşey dualara bırakılmamış herkes üzerine düşeni yapıyor. Sevgiyle ve sevgiyle.........
YanıtlaSil