6 Şubat 2011 Pazar

Güneşli Pazartesiler

"Güneşli pazartesiler" diyesim geldi bu sabah günaydın, iyi haftalar yerine. Los lunes al sol, çok şiirsel. Sol güneşmiş ispanyolca. Solma lütfen güzel kızım. Derin uykunun 50. günündeyiz ama yanakların bu pazartesi de gülpembe. Çok şükür.

Güneş son iki haftadır olduğu gibi çok stabil. Stabil stabil diyorum da. Bu şu demek: Solunum cihazına bağlı, bilinci kapalı ama tüm değerleri normal, ateş, nabız, tansiyon, oksijen satürasyonu. Beslenebiliyor. Tabii ki ilaçları ile. Bu ilaçlar arasında ödem kesici steroid dekort, 1 antibiyotik tedbiren, talcid ve nexium gibi mide koruyucular, ve bir de su tutan hormon ilacı var: minirin. Ama her zaman değil, kimi zaman veriliyor bu ilaç. Bir de hipotiroid olduğu için tiroid ilacı eklediler. Cimaher'i sona bırakmak komik oldu.

Yani bir ay öncesindeki dalgalı günlerde aldığı ilaçlara göre hiç bir şey değil bu ilaçlar. 4-5 tane antibiyotik alıyordu. Tansiyonu yüksek olduğunda üç ilaçla dengeleyebiliyorlardı o zaman. Tansiyonu düşük olduğunda dopamin veriyorlardı. Nabızları için de ilaç alıyordu. Aldığı çıkardığı sıvı dengesi kötüydü. Ne yapacaklarını şaşırıyorlardı iyi kötü bir denge yakalayabilmek için, bazen ilaçla bazen mayiyle, bazen de mamasını keserek çözüm buluyorlardı.

O günlerde kritik anlar çok oluyordu. Ölüp ölüp dirildiğimiz, umutsuzluğa düştüğümüz anlar. Şimdi Güneş'in bu durumunu görünce umut kırıntılarımız tekrar yeşeriyor. Böyle stabil olsa da zaten dönülmez bir yola girmiş olma ihtimali de var tabi. Ama belki de değil. Belki de değil.

Peki ne oldu da böyle oldu, işte buna kimse cevap veremiyor. Belki MR birşeyleri açıklar, çekilebilirse. Ama şükrettiğimiz şeyler: bu yaklaşık iki aylık sürede enfeksiyondan koruyabildik, sürekli yattığı için sürekli bakımla vücudunu koruyoruz elimizden geldiğince. Tabi kasları ve kemikleri zarar görüyordur. Zayıflamadı ama, hala 19 kilo. Bir kitapta okudum "bilinç olmasa da bir tür algı mevcut olabilirmiş" Güneş'in durumunda. Yani söylediklerimizi anlamasa da yanında olduğumuzu hissedebilirmiş. Tanıdık sesler güven verirmiş. Anne karnındaki durum gibi. Onun için etrafında "normal" bir ortam yaratmak önemli imiş. Onu da yapıyoruz. Elimizden gelebileceklerde bir hata yapmamak en büyük duam her güne başlarken.

Güneş böyleyken servisimiz çok karışık. Çok kritik çocuklar var. Cumartesi bir bebek "gitti". Bebek diyorum ama bilmiyorum yaşı kaçtı (ne farkeder hepsi bebek), sindim kaldım Güneş'in yamacında. Sadece "bebem gitti" feryatları inletti koridoru. Soramadım kimseye de. Bir de yan odamızda 15 yaşında bir kız var, onun durumu da çok kritik, lösemi nüks. Tedaviyi reddediyor, istemiyor artık, solunum sıkıntısı yaşıyor. Çok zor çok. Bize söylediler hemşireler "biz anlatamıyoruz siz konuşur musunuz çocukla" diye. Bilmiyorum, ama zaten yıkık bulutlu halimizle doğru sözcükleri bulabilir miyiz biz?

Işık'ımız: Gidiş gelişlerimizi işe gitme durumu gibi benimsedi. Fotoğraflara bakıp "özlem" gideriyor Güneş'le. Yüzünde resmen nostaljik bir ifade oluyor. Özlediğini söylüyor ama hafif kabulleniş de var. Oyun, oyun, sürekli oyun istiyor. Oyun içinde daha iyi konuşabiliyor, kendini daha iyi ifade ediyor. Geçen gün doktorculuk oynarken, kedisini konuşturup: "Ben aslında Güneş'in kedisiydim. Güneş'i tanıyor musunuz. O çok tatlı bir kızdır, benim adımı o koydu "Yumak" diye. Ama o şimdi hastanede..." diye söylüyordu. Toronto'ya Zürafa Dayı gitti ama 4 yaşındaki Sıla'mız ve 2 yaşındaki Kağan'ımız anneleri ile Ankara kış tatillerini uzatmışlardı. Haftanın bir kaç günü buluşuyorlar. Bu Işık'a çok iyi geliyor. Güneş'in yerini doldurmak kolay değil ama yakın yaştaki kuzen muhabbeti de bir başka oluyor. Ah ben onların dördünü bir hayal etmiştim, bu resmi Güneş'imsiz görmek de zor geliyor.

Özlem'e not: Evet katılıyorum sana, "Güneş'in çok güzel ismi var". Tam da kendi gibi. Ya Işık? Bir de en güzeli bu güzel isimlerle güzel insanları anmak oluyor tabi. Bir de ne güzel uydurmuşsunuz diyenlere, "yok biz uydurmadık, babaanne ve amca ismi" demek hoşumuza gidiyor.

5 yorum:

  1. Güneş gerçekten aslanlar gibi direniyor ve tabi bu gücü de sizden alıyor bu kadar dua ve onu seven insanlar olunca daha da güçleniyordur. Bu da yaşamın aslında o kadarda bırakılıp gidilecek bir yer olmadığı. Sevdikleri hep burada . Allahım uyansa keşke de mucizeyi gösterse cnm hepimize . Dualarım sizinle ve tüm hastalara şifalar...

    YanıtlaSil
  2. Siz aklıma düştükçe şiirlere sarar oldum. Tanpınar'ın bir şiiri varmış yeni okudum. Herşey Yerli Yerinde.
    Bir yerinde şöyle diyor:

    ...
    Biliyorum gölgede senin uyuduğunu
    Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
    Hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin
    Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.

    Belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
    Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
    Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
    Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner.
    "

    YanıtlaSil
  3. canım benim bugün okuduklarım beni çok mutlu etti inşallah yanakları daha fazla pembeleşir pazar günü halamıntevhidini yaptık senin dediğin gibionun düğünü bayramı gibi dua yapılırken güneş için dehayırlı şifalardilendi inşallah dualarımızın karşılığını görürsün bugün pembe yanaklar yarın sana cevap veren dudaklar.Mürvet Ablan

    YanıtlaSil
  4. Canım kardeşim merhaba,
    Ben Tülayın Üniversiteden arkadaşı Ayfer,
    Soğuk bir kış gününde içimizi ısıtacağına inanıyorum Güneşimizin, Allah yardımcısı olsun,
    seni çok öpüyorum...

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Aysegul,
    AFL'den Olcay ben. Nicedir sessiz sedasiz takip ediyorum yazilarini. Okurken akittigim yaslar senin ve Mustafa'nin yuregindeki sizilari hafifletebilseydi keske. Bu sefer, ne diyecegimi bilemeden sessiz kalmak yerine, herne faydasi olacaksa artik, dusuncelerimde ve dualarimda oldugunuzu bildirmek istedim. Allah kizlarinizi size bagislasin. Dordunuzu de opuyorum, sevgiler.

    YanıtlaSil