30 Temmuz 2010 Cuma

Ateş Yok...

Bütün gün yazmak için kolladım. Olmadı. Şimdi kuzuları baba uyutuyor. Yazdım yazdım her an uykuya yenik düşebilirim.


Çok şükür ateş olmadı.


Bu haftaki radyoterapiyi de tamamladık. Sadece 7 kür kaldı. Ateş olursa ara vermek gerekebiliyor, bunu da istemiyorlar, etkin olmuyormuş tedavi.


Güneş iyi, morali, iştahı da öyle. Maşallah. Maşallah. Öğleye doğru bitti radyasyon, evdeydik sonrasında, dinlensin diye. Ev aktiviteleri yaptık bol bol. Güneş rol yapmayı acayip seviyor. Hiç bıkmıyor bu oyundan. Işık ise sıkılıyor ve en az konuşan en silik tipleri seçiyor kendi için. Mesela Caillou'culuk oynuyorsak Güneş Caillou oluyor, Işık'sa Caillou'nun 2 yaşındaki kardeşi. Ben de diğer herkes. Akşamüstü ben yürüyüşe çıkmıştım. Baba'yla oynamışlar. Güneş "Baba beceremiyor, senle oynayalım" dedi. Bir de acayip ayrıntıcı. Hayır öyle demiyeceksin, böyle falan. Artık üstüste bin defa oynayınca çok sıkıcı oluyor. Işık'ı anlıyorum. Ama onun "son kere daha" deyişlerine hayır demek de çok zor. Resim yaptılar sonra, hamur oynadılar.

Haftasonu da kalabalık yerlere gitmek olmaz, enfeksiyon riski var. Açık havalı planlar yapmak lazım ama çok da sıcak. Güneş iyi olsun da. Dururuz ne olacak.

Birkaç gündür kafamızı şu düşünceler meşgul ediyor: Acaba etkili oluyor mu radyoterapi? Olmuyorsa ne acı, feci yan etkileri olan bir tedavi boşu boşuna....Çekilecek MR'da tümörde küçülme olursa çok sevineceğiz ama arkasından yüksek doz kemoterapiye dayanabilecek mi Güneş? Kök hücre kurtarması nasıl olacak? Ne kadar sürecek, çocukların toplanması 2-3 ayı buluyormuş. Bu tedaviyi de alıp dönmek daha mı iyi olur? Yoksa aynısı yapılıyor mu Türkiye'de?

Bilemiyoruz. Zor, karar vermek de. Yeni yol çizmek de. Bu günkü duam: "Allah'ım kızıma güç ver bize de salim kararlar alabilecek kafa".




Birkaç fotoğraf yine:


Bebe ve Güneş, kader arkadaşları....





Bayan Kelebek


Kızlar çıkmaya hazırlanıyor (ve Nazlı bu sana, horlayan güzel'li gözlükler)



Kızlar çıkmaya hazırlanıyor (ve Nazlı bu sana, horlayan güzel'li gözlükler)




Güneş hamur açıyor. Bu gerçek hamur. Anneanne kendini aştı.
Mantı olacak bu hamur da...









4 yorum:

  1. Ayşem, sevgili kardeşim,

    Yazdıklarını okudukça sürekli, sürekli hayranlık, takdir etme, şaşırıp kalma gibi duygu ve durumlar yaşıyorum.İşte diyorum benim arkadaşlarım, hay bin yaşayın siz. Aslında sen hep böyleydin kafasına koyduğunu yapan, mücadeleci, küçük mutluluklarla anlarla dost, iyi düşünen, iyi bakan. Bunları yazarken gözümün önüne 10 yaşında pırıl, pırıl gözlü, saçlarına her gün renkli renkli tokalar takan sevimli, çalışkan kız çocuğu geliyor. O zamanlar tek derdimiz notlar, çektiğimiz kopyaların fark edilmesi (din sınavında çektiğimiz ilk kopyayı, ve Özgür'e 'hayır biz kopya falan çekmedikkk !' diye diretmemizi hatırlıyor musun? ') ve uzaktan uzağa beğendiğimiz çocuğun ne yaptığı idi. Dertlerimiz de yaşımız gibi küçüktü yani. Büyüdük farklı, farklı şekilde sınadı hayat. Bir öğrendiğim üzüntüler, dertler bir dalga gibi; geliyor ve gidiyor. Sağlam durrduğun sürece sukunete kavuşuyorsun, mutluluk ve huzura. Bu günler geçip gidecek,güzel neşeli günler gelecek yazı bakidir, bir bu blog kalıcak geriye.Bundan hiç kuşkum yok, demiştin dersin. O zaman iki şey yapalım.

    1. Hep birlikte uzun ve güzel bir tatile gidelim, denize.

    2. Hani ikimiz bir gece çiçek pasajına gitmiştik. Hiç unutmuyorum fasılcılar bizim masamıza gelip şarkı sormuşlardı da bir tek şarkı gelmemişti aklımıza. Sen de 'ablama telefon açıp şarkı mı sorsam demiştin :) İşte gene oraya gidelim. Rakı az su, bol buzlu :)

    Sorular, sorular..Burada siz gitmeden binlercesini sorduk kendimize güzel arkadaşım. Gitmeli mi? kalmalı mı? ne yapmalı? ne etmeli? Sonunda bir yol belirginleşiyor, adeta parlıyor diğer bütün yolların arasında. Ve şimdi oradasınız. Bundan sonrasında da böyle olacak. Bir yol parlayacak ve onu seçeceksiniz. Bu seçtiğiniz en iyisi olacak. Lütfen binlerce soruyla kafanızı bulandırmayın, çocuklar ve hep birlikte geçirdiğiniz kesintisiz zamanlara odaklanın. Enseyi sakın karartmayın.

    Sevgili arkadaşım, seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi??

    Herkese baki sevgiler, selamlar..

    Erinç

    YanıtlaSil
  2. Bu arada sayfanın yeni tasarımı için ve benim çektiğim fotoğrafı sayfaya eklediği için şu an Balkanya da olan çooook sevgili arkadaşım Ali'ye teşekkür ederim. Ne güzel blogda bu fotoğrafı görmek.. Uğur olsun.

    Erinç

    YanıtlaSil
  3. Bilmez miyim Erinç'cim. İşte bu açıdan çok zengin olduğumuzu biliyorum. Bizimle üzülen,kafa yoran, çözüm arayan, yol gösteren dostlarımız var. Bu insanı müthiş güçlü kılıyor. Sağ olun. Hiç eksik olmayın.

    Deniz dedin de...bu aralar hep yüzdüğümü görüyorum rüyamda. Hayra yoruyorum tabi. Kızlara hamile iken, tedirginken, Mustafa bir rüya görmüşü. Bir ada, çok uzak görünüyor, yüzebilir miyiz acaba diye düşünürken, başarıyor muşuz. Hep diyordu, biz adaya yüzdük, sağlıkla doğacaklar, merak etme diye. İşte değişik bir batıl inanç daha. Rüyalar.

    Ha, bir de astrolojiye baksam bu ara. Bu yıl Yengeçler için iyi mi acaba? Ama Oğlaklar ve İkizlerler için de iyi olması gerekir. Zor.

    YanıtlaSil
  4. Ben de sizi cok guzel gunlerin bekledigine inaniyorum. Diyorum ki, korkulan yan etkilerin cikma ihtimali her gecen gun azaliyor cunku bugune kadar olmadi. Durup durup sonradan cikacak hali yok ya. Biz simdi parmagimizi kessek, bir ay sonra mi kanayacak? Duz mantik, ama yalan mi? Iyilesme icin, tam tersi gecerli...simdi parmagimi kessem, kesildigi hizla iyilesecek degil ya. Zaman alacak, ama iyi olacak. Hastalik, misafir. Vakitsiz gelen, uzun oturan, ustelik muhabbeti hic cekilmez bir misafir...ama misafir. Gidecek, oh be

    YanıtlaSil